GÖZÜMÜZ AYDIN!.. BU KEZ KEÇİ GRİBİ GELDİ

Kuş gribi, domuz gribi derken bu kez de keçi gribi geldi.Keçi Gribi Virüsü en ağır tahribat ve salgınını Avusturya’da gösterdi. Avusturya’da 2800 kişi Keçi Gribine yakalanmışken, 6 kişi de yaşamını yitirdi.

Hollanda’da ortaya çıkan ve hayvandan insana geçerek yerleşen bu yeni grip virüsünün adının ‘Keçi Gribi Virüsü’ olduğu ve Domuz Gribi gibi süratle başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm Dünya ülkelerine yayılma eğilimi gösterdiğine dikkat çekildi.



Keçi gribinden 6 kişi öldü. 2800 hasta var. Hollanda hükümeti hasta hayvanları itlaf ediyor.


Domuz gribinden sonra şimdi de keçi gribi virüsü Avrupa’yı şok etti.


Hollanda’da ortaya çıkan ve hayvandan insana geçerek yerleşen bu yeni grip virüsünün yeni adının ‘Keçi Gribi Virüsü’ olduğu ve Domuz Gribi gibi süratle başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm Dünya ülkelerine yayılma eğilimi gösterdiğine dikkat çekildi.


Dünya Sağlık Teşkilatı uzmanlarının verdikleri ilk bilgilere göre Keçi Gribi Virüsü en ağır tahribat ve salgınını Avusturya’da gösterdi. Avusturya’da 2800 kişi Keçi Gribine yakalanmışken, 6 kişi de yaşamını yitirdi.

Hoş geldin keçi gribi!

Daha iki hafta önceki yazımın başlığı “2010 virüsüne ne ad verelim?” idi. Evet bugün haberlerde duyduğumuz kadarı ile Hollanda ve Avusturya’da görülen ve özellikle Avusturya’da 6 kişinin ölümüne sebep olarak gösterilen hastalığa “Keçi Gribi” adı verildi. Henüz “Domuz Gribine” alışmaya başlamıştık ki, bir yenisi daha çıkıverdi.
Ben artık kesinlikle bu işin bir biyolojik silah üretimi olduğuna ve “genetik mühendisliğinde” oldukça ileri teknolojiyi yakalamış olan ülkelerin, en ucuz silah olan “biyolojik silahların” üretimine yöneldiğine, gelişmekte olan ülkeleri “nükleer ve kimyasal silah” üretmekle suçlarlar iken, aslında en büyük ve tehlikeli “biyolojik silahları” kendilerinin ürettiklerine inanıyorum.
Yazımın başlığına “hoş geldin keçi gribi” dememin asıl nedeni de, turizm sektörünün önünü açmak ve onu desteklemek uğruna devletin kontrol mekanizmasının özellikle havaalanı girişlerinde, turistlere “rahatsızlık yaratmamak” adına en alt seviyelere indirilmiş olmasından. Avrupa ülkelerine giden okuyucularımız iyi bilirler, daha vize başvurusu yapmak için form talep edildiğinde gidilecek olan ülkenin konsolosluğu bir dizi “yapılması gerekenler listesini” elinize tutuşturur.
Bankadaki para miktarının, adınıza kayıtlı tüm gayrimenkullerin belgelerini isterler, bu da yetmez o ülke konsolosluğunun çalıştığı hastaneden “sağlık raporu” almak zorunda kalırsınız ki, bir bulaşıcı hastalığınız var mı? Yani elin adamı daha siz ülkesine ayak basmadan kendi ülkenizde iken, kendi ülkesinin kanun ve normlarına göre sizi iyice didik didik eder ve ancak ondan sonra size kendi ülkesine gitmeniz için vize verir.
İşte gelişmiş ülkeler ile bizim gibi gelişmekte olan ülkeler arasındaki en temel fark bu noktada ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş ülkenin yöneticileri, ülkelerine gelecek insanları “para harcamaya gelen turistler” olarak görmez, onları ülkeleri için en büyük risk unsuru olarak görür ve önlemlerini de ona göre alır. Çünkü o ülkelerde “insan sağlığı ve hayatı” en öncelikli konulardır. Bu iki konuyu riske atacak bir eylem veya göz yumma kesinlikle affedilmez.
Yapılan istatistikler göstermektedir ki, dünyada her yıl en çok turist çeken ülkelerin başında gelen İspanya (yaklaşık 50 milyon) turistten 14 milyar dolar para kazanır iken, İngiltere (yaklaşık 11 milyon) turistten 12 milyar dolar para kazanmış, 2009 verilerine göre Türkiye (yaklaşık 22 milyon) turistten 6.5 milyar dolar kazanmış. Yukarıdaki üç ülke örneğinde de görüldüğü gibi demek ki, turizm girdileri kişi sayısı ile doğru orantılı olarak artmıyor.
O zaman hemen ülkemizin doğal yapısını hızla bozan turizm bölgelerindeki betonlaşmaya bir son verip, turizm tesislerinin yapılmasını zorlaştırıcı kanunlar çıkarmamız ve yatak kapasitesini belli bir oranda tutmamız gerekmekte. Yatak sayısının artışına izin verdikçe, bu kapasiteleri yakalamak ve doluluk oranlarını yükseltmek için birçok taviz vermek zorunda kalacağız. Verilen tavizlerin en başında da ülkemize turist çekmek adına, vize işlemlerini nerede ise kaldırmaya kadar varacak öneriler hükümetlerimize yapılmakta.
Gelişmiş ülkelerin kendilerine has ürettikleri virüsleri başka ülkelere yaymanın en kolay yolu da yine, seyahat eden kendi vatandaşları aracılığı ile olacaktır. Domuz Gribi için hükümetin 1 milyar dolarlık aşı ithalatı yaptığını düşündüğümüzde, yılda 6.5 milyar dolar kazanılan bir sektörün aslında ülkeyi en çok riske sokan sektör olduğu unutulmamalıdır.

Yeni Bir Virüs Keçi Gribi

Domuz gribinden sonra şimdi de keçi gribi virüsü ortaya çıktı.

İlk hali Hollanda’da ortaya çıkan ve hayvandan insana geçerek yerleşen bu
yeni grip virüsünün yeni adının ‘Keçi Gribi Virüsü’ olduğu ve Domuz
Gribi gibi süratle başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm Dünya
ülkelerine yayılma eğilimi gösterdiğine dikkat çekildi.

Dünya Sağlık Teşkilatı uzmanlarının verdikleri ilk bilgilere göre Keçi Gribi
Virüsü en ağır tahribat ve salgınını Avusturya’da gösterdi.Avusturya’da
2300 kişi Keçi Gribine yakalanmışken, 6 kişi de yaşamını yitirdi.

Öte yandan Rusya’da Domuz Gribinin süratle yayılmaya devam ettiğine dikkat
çeken Rusya Federasyonu Sağlık Bakanlığı yetkilileri halen bu virüsün
yol açtığı tahribatın Rusya’nın 56 bölgesine ulaştığını
söylediler.Yetkililer bu hastalığın tahribatından korunmak için sık sık
ellerin yıkanması gerektiğini, ayrıca dışarıda dolaşırken utanmaya
gerek olmadan grip maskesi takılmasını önerdiler.Bunlara ilaveten
piyasaya verilen ve kullanıma sunulan Domuz Gribi Aşısının yapılmasının
da önleyici özelliğinin gözden uzak tutulmaması gerektiğine dikkat
çekildi.Rusya’da halen Domuz Gribi virüsü H1N1 bulaşmış insanların on
binlerle ifade edildiğine de dikkat çekiliyor.Tüm Dünya’da ise bu
virüsü taşıyanların sayısı halen artmaya devam ederken ölenlerin sayısı
da paralel olarak yükseliyor.

Keçi gribi vakaları

Hollanda’da ortaya çıkan ve hayvandan insana geçerek yerleşen bu yeni grip virüsünün adının ‘Keçi Gribi Virüsü’ olduğu ve Domuz Gribi gibi süratle başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm Dünya ülkelerine yayılma eğilimi gösterdiğine dikkat çekildi.



Keçi gribinden 6 kişi öldü. 2800 hasta var. Hollanda hükümeti hasta hayvanları itlaf ediyor.


Domuz gribinden sonra şimdi de keçi gribi virüsü Avrupa’yı şok etti.


Hollanda’da ortaya çıkan ve hayvandan insana geçerek yerleşen bu yeni grip virüsünün yeni adının ‘Keçi Gribi Virüsü’ olduğu ve Domuz Gribi gibi süratle başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm Dünya ülkelerine yayılma eğilimi gösterdiğine dikkat çekildi.


Dünya Sağlık Teşkilatı uzmanlarının verdikleri ilk bilgilere göre Keçi Gribi Virüsü en ağır tahribat ve salgınını Avusturya’da gösterdi. Avusturya’da 2800 kişi Keçi Gribine yakalanmışken, 6 kişi de yaşamını yitirdi.

Keçi gribi

Keçi Gribi

Sanırım, toplumsal ve bireysel yönü olan hiçbir konu hakkında, bu kadar yoğun bir şekilde karar verme süreci tartışılmamıştır. Bu kararsızlık uzun bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Karar veremediğimiz husus, domuz gribi tehdidine karşın aşı olup olmama. Tehdit, eldeki ilk bilimsel verilere ve fiili duruma göre oldukça ciddi görünüyor. Sağlık personelinin bu konudaki karar verme mekanizması ise değerlendirilmesi gereken bir konu. Profesöründen hemşiresine kadar tüm sağlık personelinin aşı konusundaki kararları, bireysel bir karar olmakla birlikte, bu konuda toplumsal cevabı da etkileyecek bir önem sahip.

Keçi gribi

Bir konu ne kadar tıbbi ve teknik olsa da, mutlaka siyasi yansımaları olabilmekte. Konu hakkında verilen kararların bireysel mi yoksa simgesel mi olduğu çoğu kez ayırt edilememekte. Kararın açığa vurulmasındaki vurgu kaçırılabilmekte. Sık verdiğimiz güzel bir örneği burada da verelim. �House M.D.� adlı diziyi seyredenler bilirler. Dizinin neredeyse her bölümünde hastalara yapılacak tedavilerin tüm yönleri uzun uzun anlatılır. Dizinin kahramanı Dr. House ve ekibi, hastaya verilecek ilaçların ve tedavi yöntemlerinin hastayı sıkıntılarından kurtarabileceğini anlatırken, bir taraftan da sakıncalarını çekinmeden ifade ederler. Çoğu kez ekip arasında ciddi tartışmalar yaşanır. Hasta ve uzmanlar arasında geçen bu diyaloglar dizinin en kritik anlarıdır. Çoğu kez Dr. House�un bilgisi, öngörüsü ve mesleki sezgisi doğru çıkarken, ona karşı hastalarının ve ekibinin hayranlığı bir kat daha artar. Aşı sürecindeki tartışmaları da hiç değilse vatandaş yönünden bu şekilde değerlendirebiliriz.

Peki sağlıkçılar nasıl karar verir? Bu olayda nasıl bir karar vermeli? Ne zaman karar vermeliler? Bu acil alınması gereken bir karar mıdır? Daha birçok soru sorabiliriz. Bu sorular çerçevesinde konuyu değerlendirmeye çalışalım. Güzel bir söz var, �Kararlılık keskin bir bıçağa benzer, keskin ve düzgün keser. Kararsızlık ise kör bir bıçak gibidir, kestiği her şeyi parçalar ve yırtar.�

Aşı konusunda maalesef bir kısım meslektaşımızın hâlâ bir kararsızlık ve inatçılık içinde olduğu görülüyor. Sağlıkçılar açısından fiilen aşı olmama durumunu, bir kararın neticesi olarak kabul etmekten ziyade, bu olaya özgü kararsızlığın bir ifadesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Kararsızlık en büyük hastalık. Kararsızlık, esef ve pişmanlıklarımızın biricik sebebi olabilir. Kararsızlık ve gecikme başarısızlığın iki önemli sebebi. Sağlıkla ilgili konularda sağlıkçılar kendi çevrelerinin kanaat önderi durumundalar. Pandemi vesilesiyle bilimsel otoritelerin tavsiyeleri doğrultusunda tutum geliştirmek ve müspet ilim verilerini dikkate alarak en doğru davranışı geciktirmeksizin sergilemekle mükellef olduklarını düşünüyoruz. Kararlarımız üzerinde genellikle tecrübelerimiz, alışkanlıklarımız ve konuya ait bilgilerimiz etkili olmakta. Sağlıkçılar toplumun neredeyse en okumuş kesimi olmaları münasebetiyle kendi politik angajmanları da olan bireyler aynı zamanda. Zira konu biraz politik arenada da yer buldu. Dolayısıyla, karar verme sürecine çoklu etkilerin olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ayrıca, geçmişte farklı nedenlerden ötürü yaşanan insan-devlet ilişkisindeki güven sorunu da kararsızlıkta etkili olabilmekte. Devletin, bu sefer halkı olumsuz etkilere karşı korumasız bırakmayıp, her sosyal devlet gibi hareket ederek inisiyatif alması dahi eski hatıralardan dolayı tereddüt oluşturabilmekte.

Bir kısım meslektaşın bilimsel kurulların yönetiminde açık ve şeffaf bir şekilde gelişen bu sürece karşın inatçı ve kararsız tutumunun domuz gribinden daha kötü bir hastalık olduğunu düşünüyoruz.
Dr. Mehmet DEMİR

Keçi gribi belirtileri


Dünyanın birçok yerinde milyonlarca insan domuz gribi ve daha birçok başka grip çeşidi ile mücadele ederken, yeni bir grip çeşidi daha ortaya çıktı.

İran Press TV yayınladığı bir haberinde Hollanda’da 6 kişinin “keçi gribi” olarak isimlendirilen yeni bir grip çeşidinden hayatını kaybettiğini duyurdu.

Keçi gribinin belirtileri arasında; yüksek ateş, şiddetli baş ağrısı, titreme, boğaz ağrısı, kas ağrıları, ishal, karın ağrısı, bulantı, kusma ve genel grip belirtileri olduğu ve hastalığın esas olarak akciğer ve karaciğer üzerinde etkili olduğu iddia edildi. Ülkede şu ana kadar en az 2 bin 300 kişinin hastalığa yakalandığı bildirildi.